Rapid Serum Tüp (RST): Laboratuvar ve Klinisyenlerin Hızlı Çözümü

rapid serum tube (RST)

Rapid serum tüp (RST), klinik biyokimya testlerinde laboratuvar ve klinisyenlerin en büyük yardımcısı haline gelmiştir.

Standart serum tüpleri (jelli serum seperatör tüpler – SST veya jelsiz Z tüpler) kullanıldığında, kan örneğinin tamamen pıhtılaşması için yaklaşık 20-30 dakika beklemek gerekir. Bu süre sonunda uygulanan santrifüj işlemi de eklenince, serumun analize hazır hale gelmesi toplamda 30-40 dakikayı bulabilir. Özellikle acil test taleplerinde bu bekleme süresi oldukça uzun hissedilir ve hastanın durumunun hızla değerlendirilmesi gerektiğinde zaman kaybına neden olur.

Rapid Serum Tüp Sayesinde Hızlı Pıhtılaşma

Rapid serum tüp (RST), içerisinde trombin esaslı bir pıhtılaştırıcı madde bulunması sayesinde standart serum tüplerine kıyasla çok daha hızlı ve güvenilir bir pıhtılaşma süreci sunar. Normal koşullarda jelli veya jelsiz standart serum tüplerinde, kan örneğinin tamamen pıhtılaşması için 20 ila 30 dakikalık bekleme süresi gerekebilir. Ancak RST kullanıldığında, alınan kan örneği sadece 5 dakika içerisinde, yani geleneksel yöntemin neredeyse dörtte biri kadar bir sürede pıhtılaşır. Bu hızlı pıhtılaşma, laboratuvar çalışanlarının bekleme süresini önemli ölçüde azaltarak, elde edilen örneği vakit kaybetmeden santrifüj işlemine tabi tutmalarına olanak tanır. Böylece, örneğin işlenmesi aşamasında toplam 20-30 dakika kadar tasarruf sağlanır.

cat and rapid serum tubes

Acil Test Taleplerinde Zaman Kazandırır

Rapid serum tüp kullanımı, özellikle acil test taleplerinde büyük avantaj sağlar. Günümüzün otomatik biyokimya analizörleri, bu kısa süre içerisinde birçok klinik kimya test sonucunu verebilmekte, böylece standart tüplerle kan alınmasından itibaren geçecek süre içerisinde hastaya ait laboratuvar sonuçları elde edilebilmektedir.

Maliyet Dezavantajı ve Kullanım Önerileri

serum ayrılmış rapid serum tüp

Rapid serum tüpün belki de tek dezavantajı, standart tüplere göre daha yüksek maliyetli olmasıdır. Bu nedenle, yalnızca acil durumlarda veya gerekli görülen testlerde kullanılması ya da stokta sınırlı sayıda bulundurulması önerilir. Bu sayede laboratuvar süreçlerinde hız sağlanırken maliyet kontrolü de elden bırakılmamış olur.

Sonuç olarak, rapid serum tüp kullanımı, laboratuvar süreçlerini hızlandırıp acil test taleplerinde bekleme sürelerini minimuma indirerek hasta bakımında önemli bir fark yaratır. Bu yenilikçi yaklaşım, klinisyenlerin ve laboratuvar çalışanlarının işlerini kolaylaştırırken hastaların daha hızlı tanı ve tedavi süreçlerine kavuşmalarına olanak tanır.


İleri Okuma

Fırat Oğuz, Esra & Akbulut, Emiş & Ercan, Müjgan & Topcuoglu, Canan & Turhan, Turan. (2020). INTERNATIONAL JOURNAL OF MEDICAL BIOCHEMISTRY The evaluation of rapid serum tubes for various immunoassay tests. International Journal of Medical Biochemistry. 10.14744/ijmb.2020.29494.

Organik Kimya: Fonksiyonel Grupların Büyüleyici Dünyası 🌿

fonksiyonel grupların öncelik sıralaması

Organik kimya, hayatın moleküler yapı taşlarını anlamak için bir anahtar niteliğindedir. Fonksiyonel gruplar, bu karmaşık dünyayı düzenleyen temel unsurlardır. Karboksilik asitlerden alkanlara kadar uzanan bu gruplar, organik bileşiklerin özelliklerini belirler ve kimyasal reaksiyonların yönünü tayin eder. Özellikle karboksilik asitler, esterleşme ve asit-baz reaksiyonları gibi hayati süreçlerde kritik rol oynar. Fonksiyonel grupları anlamak, kimyasal reaksiyon mekanizmalarını ve biyokimyasal yolları kavramak için esastır.

Fonksiyonel gruplar ve aralarındaki hiyerarşi, organik kimyanın temel kurallarını anlamada rehberlik eder. Bu hiyerarşi, grupların kimyasal reaktivitesine ve önceliğine dayalı olarak düzenlenmiştir. Örneğin, karboksilik asitler, hem yüksek polariteye hem de reaktiviteye sahip oldukları için üst sıralarda yer alırken, alkanlar genellikle kimyasal olarak daha az aktif olan basit hidrokarbonlardır. Bu grupların sıralaması, IUPAC isimlendirme kurallarında bileşiklerin nasıl adlandırıldığını belirler ve kimya öğrencileri için öğrenilmesi gereken önemli bir kavramdır.

Bu tablo, organik kimya meraklıları için fonksiyonel grupları detaylı bir şekilde sınıflandırır ve onların yapıları, isimlendirme kuralları ve örnek bileşikleri hakkında bilgi sunar. “Fonksiyonel Grup Sınıfı,” “Yapısı,” “-son ek adı,” “Ön ek- adı” ve “Örnek” gibi başlıklarla düzenlenen bu tablo, karboksilik asitten alkana kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Fonksiyonel grupların özelliklerini ve adlandırma mantığını anlamak isteyenler için bu tablo, hem görsel hem de teorik bir rehber niteliğindedir. Organik kimyanın temel taşlarını keşfetmek için bu tabloyu inceleyebilir ve öğrenme sürecinizi zenginleştirebilirsiniz!

Fonksiyonel Grupların Öncelik Sırası

Fonksiyonel Grup Sınıfı Yapısı -son ek adı Ön ek- adı Örnek
Karboksilik asitler -oik asit / -karboksilik asit karboksi- Hekzanoik asit
Sülfonik asitler -sülfonik asit sülfo- benzensülfonik asit
Karboksilik anhidritler -oik anhidrit / -karboksilik anhidrit - etanoik anhidrit
Esterler -oat / -karboksilat alkoksikarbonil- metil etanoat
Asit halojenürler -oil halojenür halokarbonil- etanoil klorür
Amidler -amid / -karboksiamid karbamoil- / aminokarbonil- / amido- etanamid
Nitriller -nitril / -karbonitril siyano- bütanenitril
Aldehidler -al / -karbaldehit formil- / okso- 4-bromo-pentanal
Ketonlar -on okso- Aseton
Alkoller -ol hidroksi- etanol
Fenoller (Benzenol) -ol hidroksi- 2-hidroksifenol
Tiyoller -tiyol mercatpo- etanthiyol
Aminler -amin amino- metilamin
Alkenler -en alkenil- 2-penten
Alkinler -in alkinil- 1-hekzin
Alkanlar -an alkil- Oktan

Alt Gruplar

Fonksiyonel Grup Sınıfı Yapısı -son ek adı Ön ek- adı Örnek
Eter eter alkoxy- metoksietan
Sülfitler/Sülfürler (Tiyoeterler) sülfit/sülfür alkiltiyo- metiltiyo-metan
Halojenürler - halo- 1-bromo-bütan
Nitro - nitro- Nitropropan
Azitler - azido- Azidopropan
Diazo - diazo- Diazometan
Benzen -benzen fenil- Etilbenzen

Dipnotlar

  • Alt fonksiyonel grupların belirlenmiş bir önceliği yoktur. Listenin en üstündeki fonksiyonel grup (karboksilik asit) isimlendirme için en yüksek önceliğe sahipken, listenin en altındaki fonksiyonel grup (alkan) isimlendirme için en düşük önceliğe sahiptir.
  • Organik kimyada “R” sembolü, molekülün geri kalanına bir karbon veya hidrojen atomunun bağlı olduğu herhangi bir grup için genel bir yer tutucu veya kısaltma olarak kullanılır.

Islak ve Kuru Sistem Biyokimya Analizörlerinin Farkları ve Kullanım Alanları

Islak ve kuru sistem biyokimya analizörleri, laboratuvarlarda çeşitli biyokimyasal testlerin gerçekleştirilmesinde kullanılan farklı teknolojik cihazlardır.

Islak ve kuru sistem biyokimya analizörleri örnek hazırlama, reaksiyon ortamı ve sonuç doğruluğu gibi yönlerden belirgin farklılıklara sahiptir.

Numune Hazırlığı

  • Islak Sistem Analizörler: Islak sistem analizörlerde, test yapılacak biyokimyasal reaksiyonlar sıvı reaktiflerle sağlanır. Sıvı reaktifler, numuneyle karıştırılarak reaksiyonun gerçekleşmesini sağlar. Bu tür analizörler, özellikle kan serumları, plazma ve idrar gibi sıvı numunelerle çalışır. Her bir analiz için cihaz, gerekli reaktif miktarını otomatik olarak ölçer ve numuneyle birleştirir. Bu da detaylı analizler için gerekli olan reaksiyon hassasiyetini artırır.
  • Kuru Sistem Analizörler: Kuru sistem analizörlerde ise sıvı reaktif kullanılmaz. Bunun yerine, reaktifler katı veya kurutulmuş formda test stripleri ya da slide’lar üzerine yerleştirilmiştir. Bu sistemde numune doğrudan reaktif içeren yüzeye uygulanır ve reaksiyon burada gerçekleşir. Reaktiflerin kuru formda olması nedeniyle, sıvı ile karıştırma işlemi yapılmaz; bu da süreci daha hızlı ve pratik hale getirir.

Hassasiyet ve Doğruluk

  • Islak Sistem Analizörler: Genellikle daha yüksek hassasiyet ve doğruluk sunar. Sıvı reaktiflerin numuneyle homojen bir şekilde karışması, ölçümlerin daha ayrıntılı ve güvenilir sonuçlar vermesini sağlar. Bu nedenle, daha kapsamlı ve hassas analizler gerektiren testlerde tercih edilir.
  • Kuru Sistem Analizörler: Bazı biyokimyasal testlerde yeterli doğruluk sağlayabilir, ancak islak sistemlere göre genellikle daha sınırlıdır. Reaktiflerin kuru formda olması, özellikle yüksek hassasiyet gereken bazı testlerde istenilen doğruluğu yakalamayı zorlaştırabilir. Yine de, bazı klinik uygulamalar için yeterli doğruluk sağlar ve hızlı sonuç verir.

Bakım ve İşletim Kolaylığı

  • Islak Sistem Analizörler: Bu sistemler daha fazla bakım gerektirir. Sıvı reaktiflerin kullanımı, cihazın içinde zamanla tıkanma veya reaktif birikimi gibi sorunlara yol açabilir. Bu nedenle, düzenli temizleme ve bakım yapılması önemlidir. Ayrıca, islak sistemlerin kurulumu ve işletimi genellikle daha karmaşıktır.
  • Kuru Sistem Analizörler: Bakımı ve işletimi oldukça kolaydır. Sıvı reaktifler kullanılmadığı için cihazın içinde birikme veya tıkanma gibi sorunlar meydana gelmez. Bu da cihazın temizlenmesini ve bakımını daha basit hale getirir. Özellikle yoğun olmayan laboratuvarlarda veya pratik kullanım gerektiren ortamlarda tercih edilir.

Kullanım Alanları

  • Islak Sistem Analizörler: Genellikle büyük ölçekli hastaneler, araştırma laboratuvarları ve geniş kapsamlı test gerektiren özel kliniklerde tercih edilir. Yüksek hassasiyetli sonuçlara ihtiyaç duyulan durumlarda, örneğin hastalık tanı ve tedavi sürecinde kritik biyokimyasal ölçümler için idealdir. Ayrıca, birden fazla reaktif ve test kombinasyonuna ihtiyaç duyan karmaşık analizlerde kullanılır.
  • Kuru Sistem Analizörler: Pratik ve hızlı sonuç vermesi gerektiğinde, özellikle polikliniklerde, acil durumlarda, saha çalışmalarında veya küçük laboratuvarlarda yaygın olarak tercih edilir. Bu analizörler, kolay taşınabilir olmaları ve düşük bakım gereksinimi nedeniyle acil durumlarda hızlı teşhis konulması gereken alanlarda da sıkça kullanılır.

Hız ve Maliyet

  • Islak Sistem Analizörler: Genel olarak daha pahalı cihazlardır ve bakım maliyetleri de yüksektir. Ancak, sundukları geniş test yelpazesi ve yüksek doğruluk oranı, birçok laboratuvarın bu sistemi tercih etmesinin nedenidir. Ayrıca, işlem süresi daha uzun olabilir çünkü her bir test için sıvı reaktiflerin hazırlanması, eklenmesi ve reaksiyonun tamamlanması gerekir.
  • Kuru Sistem Analizörler: Daha düşük maliyetli ve hızlı sonuç sunar. Özellikle düşük maliyetli testler yaparken tercih edilir. Test başına maliyet daha düşük olduğu için, hastanelerdeki rutin analizlerde veya hızlı tanı gerektiren acil durumlarda kullanımı avantaj sağlar.

Bu farklılıklar, biyokimya analizörlerinin seçimi ve kullanımı açısından büyük önem taşır. Laboratuvarların ihtiyaç duyduğu analiz hassasiyeti, test hacmi ve bütçe gibi faktörler göz önüne alındığında, ıslak veya kuru sistem analizör tercihine karar verilir.

2024 Nobel Kimya Ödülü: Protein Tasarımı ve Yapay Zeka ile Gelen Büyük Buluşlar

2024 Nobel Kimya Ödülü, yaşamın yapı taşları olan proteinlerin yapısını anlamaya yönelik devrimsel keşiflere imza atan üç bilim insanına verildi. David Baker, Demis Hassabis ve John Jumper, proteinlerin yapısını tasarlamak ve tahmin etmek için gerçekleştirdikleri çalışmalarla bu prestijli ödülü kazandılar.

Protein Tasarımının Gücü: David Baker
ABD’li bilim insanı David Baker, yeni protein tasarımları ile biyoteknoloji alanında çığır açıcı adımlar attı. Baker’ın geliştirdiği yöntemler, tıp ve biyomühendislik alanında özel proteinlerin tasarlanmasını mümkün kılarak yeni ilaç, aşı ve nanomalzemelerin geliştirilmesine olanak sağlıyor.

Protein Yapısını Tahmin Eden Yapay Zeka: AlphaFold
Google DeepMind’den Demis Hassabis ve John Jumper ise AlphaFold adlı yapay zeka modelini geliştirerek 50 yıldır çözülmesi beklenen bir soruna yanıt buldu: proteinlerin amino asit dizilimlerinden üç boyutlu yapılarının tahmin edilmesi. Bu sistem, bilim insanlarının milyonlarca proteinin yapısını doğru bir şekilde modelleyebilmesini sağlayarak biyolojik araştırmalarda yeni bir dönem başlattı.

Sonuç: Bilime Yön Veren Yenilikler
Baker, Hassabis ve Jumper’ın çalışmaları, protein bilimi ve biyoteknoloji için benzersiz fırsatlar sunmakla kalmayıp, aynı zamanda gelecekte hastalıklarla mücadelede de önemli bir rol üstlenecek. Bu keşifler, biyolojinin karmaşık sırlarını çözmede insanlığın ne kadar ileri gidebileceğini gösteriyor.

Kaynak: Nobel Prize

2024 Nobel Tıp Ödülü: MikroRNA’nın Keşfi ile Genetikte Yeni Bir Dönem

Nobel Tıp Ödülü

2024 Nobel Tıp Ödülü (Fizyoloji veya Tıp Ödülü), hücrelerdeki genetik düzenleme mekanizmaları üzerindeki devrim niteliğindeki keşiflerinden ötürü Victor Ambros ve Gary Ruvkun’a verildi.

Nobel Tıp ödülünün bu yıl ki sahipleri olan V. Ambros ve G. Ruvkun, mikroRNA’nın varlığını ve bu küçük RNA parçalarının, hücre içinde gen ifadesini düzenleyerek çeşitli biyolojik süreçleri nasıl etkilediğini ortaya çıkardı. MikroRNA’nın keşfi, hastalıkların anlaşılması ve genetik tedavilerin geliştirilmesi açısından büyük önem taşıyor.

Ambros ve Ruvkun’un çalışmaları, genetik bilimi ve tıp alanında hastalıkların moleküler temelde anlaşılmasına katkıda bulunarak, gen tedavileri ve yeni nesil ilaçların geliştirilmesine olanak tanıyor. Özellikle kanser, nörolojik bozukluklar ve metabolik hastalıklar gibi alanlarda, mikroRNA’nın hedeflenmesi sayesinde daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi bekleniyor.

Bu keşif, Nobel Komitesi tarafından “gen ifadesinde devrim niteliğinde bir keşif” olarak nitelendirildi. Ambros ve Ruvkun’un bulguları, genetik araştırmalarında yeni ufuklar açarak biyomedikal bilimlere büyük bir katkı sunmuştur.

Kaynak: The Nobel Prize

FIP ile Mücadelede Kediler İçin Umut Verici Gelişmeler

Feline Enfeksiyöz Peritonit (FIP), yıllardır kediler için ölümcül bir hastalık olarak biliniyordu. Ancak, GS-441524 ve remdesivir gibi antiviral ilaçlarla yapılan yeni tedavi yöntemleri sayesinde bu hastalık artık daha etkili bir şekilde yönetilebiliyor.

Feline Enfeksiyöz Peritonit (FIP), kedilerde yaygın olarak görülen enterik koronavirüsün (FCoV) mutasyona uğramasıyla ortaya çıkar. FCoV, çoğu kedide hafif bağırsak enfeksiyonlarına neden olur, ancak bazı durumlarda virüs mutasyona uğrayarak bağışıklık sistemi hücrelerine saldıran FIP virüsüne dönüşebilir

FIP, kedilerin bağışıklık sistemine saldıran bir koronavirüs tarafından oluşur ve özellikle yavru kedilerde sık görülür. 2019 yılında yapılan araştırmalar, bu antiviral ilaçların FIP’in çeşitli formlarını (ıslak, kuru, nörolojik, göz) tedavi etmede büyük başarı sağladığını göstermiştir.

FIP (Feline Enfeksiyöz Peritonit) tanısında laboratuvar bulguları oldukça önemli bir rol oynar.

Klinik belirtilerin yanı sıra, şu laboratuvar testleri FIP tanısına yardımcı olabilir:

Kan Tahlilleri: FIP’li kedilerde genellikle yüksek globulin, düşük albümin, ve artan protein seviyeleri görülür. Ayrıca, anemi ve beyaz kan hücrelerinde artış yaygındır.
Röntgen ve Ultrason: Karın ve göğüs boşluklarında sıvı birikimini saptamada kullanılır.
PCR Testi: Koronavirüsün (CoV) RNA’sını saptanabilir.
Seroloji: Feline koronavirüse (FCoV) karşı antikor seviyelerini ölçer, ancak tek başına kesin tanı sağlamaz.

Bu bulgularla birlikte klinik değerlendirmesi, FIP tanısını doğrulamak için kritik önemdedir.

Tedavi Seçenekleri

İlk olarak Avustralya ve Birleşik Krallık’ta veteriner hekimler tarafından kullanılan bu tedaviler, şimdi birçok ülkede uygulanabilir hale gelmiştir. GS-441524, FDA’nın 2024 yılında yayımladığı rehber doğrultusunda özel kedi hastaları için bileşik olarak reçetelenebilmektedir.

Zorluklar ve Gelecek

Kontrolsüz ve ruhsatsız FIP ilaçlarının oluşturduğu karaborsa, kedi sahiplerini güvensiz tedavi seçeneklerine yönlendirmiştir. Bu ilaçların dozajlarındaki tutarsızlıklar ve yetersiz kalite kontrolü, ciddi riskler doğurmakta ve kedilerin sağlığını tehlikeye atmaktadır.

FIP teşhisi halen zorlayıcıdır, çünkü hastalığı kesin olarak saptayacak bir test bulunmamaktadır. Ancak yeni tedavi yöntemleri sayesinde veteriner hekimler artık FIP tedavisinde daha net bir yol izleyebilir ve erken teşhisle hastalığın önüne geçebilirler. Viral dirence karşı dikkatli olmak ve aşırı tedaviden kaçınmak büyük önem taşımaktadır.


İleri okuma

Cosaro E, Pires J, Castillo D, Murphy BG, Reagan KL. Efficacy of Oral Remdesivir Compared to GS-441524 for Treatment of Cats with Naturally Occurring Effusive Feline Infectious Peritonitis: A Blinded, Non-Inferiority Study. Viruses. 2023 Aug 1;15(8):1680. doi: 10.3390/v15081680. PMID: 37632022; PMCID: PMC10458979.

https://www.rvc.ac.uk/clinical-connections/successful-feline-infectious-peritonitis-treatment-with-remdesivir

https://www.vet.cornell.edu/departments-centers-and-institutes/cornell-feline-health-center/health-information/feline-health-topics/fip-treatment-gs-441524-now-available-us

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/39066306

İyileşmeyi Devrimleştiren Güç: PRP Terapisinde Trombositlerin Gücü

PRP, plateler zengin plazma

Veteriner tıbbın dinamik dünyasında, dikkat çekici bir tedavi yöntemi öne çıkıyor: Platelet Zengin Plazma (PRP) terapisi. Vücudun kendi iyileşme mekanizmalarını kullanan bu yenilikçi yaklaşım, hayvan dostlarımız için rejeneratif tıpta yeni kapılar açıyor.

PRP Nedir?

Temelde, PRP terapisi, hastanın kendi kanından trombositleri yoğunlaştırmayı içerir. Pıhtılaşmada rol oynayan ve büyüme faktörleri açısından zengin olan küçük kan hücreleri olan trombositler, izole edilerek ve yoğunlaştırılarak, tendonlar ve bağlar gibi yaralı dokuların iyileşmesini hızlandırmak için kullanılıyor.

PRP’nin Etkisi: Dört Ayaklı Dostlarımızın İyileşmesi

Veteriner hekimler şimdi PRP terapisini, özellikle köpekler ve atlar üzerinde, çeşitli durumlar için kullanıyor. Kas yırtılmaları, bağ zorlanmaları ve hatta daha karmaşık durumlar olan büyük yaralar veya yanıklar, PRP ile önemli iyileşmeler gösteriyor. Ayrıca, kornea ülserleri gibi göz koşullarını tedavi etmedeki etkinliğiyle dikkat çekiyor.

Günümüzde veteriner hekimliği, iskelet-kas sistemi rahatsızlıkları (osteoartrit, tendon ve ligament yaralanmaları, kas hasarları) başta olmak üzere, yara iyileşmesi, post-operatif dönemdeki iyileşme süreçleri, diş ve ağız cerrahisi müdahaleleri, göz hastalıkları gibi birçok alanda Platelet Zengin Plazma (PRP) terapisini etkin bir şekilde kullanmaktadır. Bu yöntem, modern veteriner tıbbın gelişiminde önemli bir rol oynayarak, hayvanların sağlığına katkıda bulunuyor ve iyileşme süreçlerini hızlandırıyor.


PRP, platelet zengin plazma, köpek

Adobe FireFly ile yaratılmıştır.

PRP’nin Bilimi

PRP’nin başarısının arkasındaki sır, yüksek trombosit konsantrasyonunda yatıyor. Bu trombositler, doku onarımına yardımcı olan ve iltihabı azaltarak yaralanma yerine kök hücreleri çeken büyüme faktörleri salıyor. Bu süreç, vücudun doğal iyileşme mekanizmalarını harekete geçirerek daha hızlı ve daha etkili bir iyileşmeye yol açıyor.

PRP terapisindeki son gelişmeler, uygulamalarını genişletti. Artık veteriner hekimler, sadece kas-iskelet yaralanmaları için değil, atların acı verici bir toynak hastalığı olan laminit ve hatta travmatik beyin yaralanmaları gibi yeni tedavi alanlarında da kullanabiliyor.

PRP terapisinin etkinliği, birkaç faktöre bağlıdır: trombositlerin konsantrasyonu, aktivasyon yöntemi ve yaralanma yerine doğru teslimatı. Veteriner bilimciler, PRP’nin terapötik faydalarını en üst düzeye çıkarmak için bu parametreleri sürekli olarak iyileştiriyor.

Önümüzde Parlak Bir Gelecek

PRP terapisinin potansiyeline daha derinlemesine indikçe, bu tekniğin veteriner tıpta büyük bir sözü olduğu açık. Vücudun doğuştan gelen iyileşme gücünü kullanarak, PRP terapisi sadece bir tedavi yöntemi değil, hayvan dostlarımıza bakışımızda bir devrim.

PRP terapisi, veteriner tıpta kaydedilen olağanüstü ilerlemelerin bir örneğidir. Araştırmalar geliştikçe, bu terapi, hayvanlarda iyileşme ve iyileşme yaklaşımımızı dönüştürmeye hazır, evcil hayvan sahipleri ve onların dostları için umut ışığı sunuyor.


İlgili araştırma makaleleri

Alves JC, Santos A, Jorge P. Platelet-rich plasma therapy in dogs with bilateral hip osteoarthritis. BMC Vet Res. 2021 Jun 5;17(1):207. doi: 10.1186/s12917-021-02913-x.

Borş SI, Ibănescu I, Borş A, Abdoon ASS. Platelet-rich plasma in animal reproductive medicine: Prospective and applications. Reprod Domest Anim. 2022 Nov;57(11):1287-1294. doi: 10.1111/rda.14213.

McCarrel TM. Equine Platelet-Rich Plasma. Vet Clin North Am Equine Pract. 2023 Dec;39(3):429-442. doi: 10.1016/j.cveq.2023.06.007.

Meznerics FA, Fehérvári P, Dembrovszky F, Kovács KD, Kemény LV, Csupor D, Hegyi P, Bánvölgyi A. Platelet-Rich Plasma in Chronic Wound Management: A Systematic Review and Meta-Analysis of Randomized Clinical Trials. J Clin Med. 2022 Dec 19;11(24):7532. doi: 10.3390/jcm11247532.

Sharun K, Chandran D, Manjusha KM, Mankuzhy PD, Kumar R, Pawde AM, Dhama K, El-Husseiny HM, Amarpal. Advances and prospects of platelet-rich plasma therapy in veterinary ophthalmology. Vet Res Commun. 2023 Sep;47(3):1031-1045. doi: 10.1007/s11259-022-10064-z.