Klinik Biyokimya’ya Giriş

KLİNİK BİYOKİMYA; Hastalıkların tanısı ve seyri bakımından vücudu ve onun dışarıya alınmış veya atılmış çeşitli sıvı ve doku parçalarını inceleyen, tedavinin ve prognozun izlenmesinde yararlanılan bir bilimdir.

Kısacası Klinik Biyokimya kliniğe özgü bir laboratuvar bilimidir.

Klinik Biyokimya, molekül düzeyinde normalden sapmış anormal mekanizmaları inceler. Bu iş için geliştirilmiş laboratuar tekniklerden ve moleküler mekanizmalardan yararlanır. Hedefe dolaylı yoldan ulaşır, fakat gelişen teknolojiler sayesinde oldukça hassas ve duyarlı sonuçlar verir.

Bilgi Notu

FİZYOPATOLOJİ; hastalığa bağlı olarak anormal durumlardan sorumlu tutulan normal regülatör mekanizmalardaki bozukluğun incelenmesidir. Diğer bir ifade ile; Anormal bir iç ortamda hüküm süren fizyolojidir. Ayrıca patofizyoloji ismiyle anılmaktadır.

Klinik Biyokimya ve Fizyopatoloji iç içe geçmiş bilim dalları olarak tanımlanabilir. Ayrıca, vücut sıvıları ve dokuların, hücrelerin analizini ve test sonuçlarının sağlık ve hastalık ile ilişki içerisinde yorumlanmasını kapsayan klinik patoloji dalı olarak da tanımlanır.

KLİNİK BİYOKİMYA’NIN AMACI

Bu disiplinin temel amacı veteriner hekimliği eğitimi alan öğrencilerin gerek teorik ve gerekse olgu tanıtımı üzerinde Temel Biyokimya derslerinde aldıkları bilgilerin olgu üzerinde toplanmasını sağlamak ve gerektiğinde bu bilgileri çağırarak hastalık ya da bozuklukların moleküler mekanizmalarının açıklanmasında ve hastalık tanısında yararlı olabilecek parametrelerin seçiminde ve test sonuçlarının yorumlanmasında kullanabilecek tüm bilgi ve becerilerin kazandırılmasıdır.

Hastalık teşhisine giden yolda klinik biyokimya testleri önemli rol oynar. Hastanelerde yapılan laboratuvar testlerin 3’te 1’i klinik biyokimyasal testlerdir. Hastalık tanı ve prognozunda üstlendiği fonksiyonları yanında koruyucu hekimlik alanında da önemli rolu vardır. Hayvanların beslenme ve yetiştiricilik problemlerinin, normal olarak kabul edilen değerlerde ırk, fizyolojik ve bölgesel durumlara göre izlenmesinde, hastalıklara zemin hazırlayan koşulların ortaya konmasında da önemli görevi vardır.

Klinik Biyokimya ve Biyokimya, klinik hekimliği ve bir çok bilim dalı ile direkt ilişki içerisindedir. Hatta denilerbilir ki bazıları biyokimyanın içinden doğmuştur.

Biyokimya ve Klinik Biyokimya nın diğer bilim dalları ile ilişkisi
Biyokimya ve Klinik Biyokimya’nın diğer bilim dalları ile ilişkisi.
Bu şekil aynı zamanda biyokimya ve klinik biyokimya bilgisinin birçok alanda yararlı olacağına da işaret etmektedir.
Klinik Biyokimya, laboratuvar testlerine giden süreç
Hayvanın kliniğe gelişi ile laboratuvar testlerine giden sürecin özeti. Burada Klinik Biyokimya kapladığı alan bakımından ön plana çıkmaktadır.

KLİNİK BİYOKİMYA’DA İNCELENEN BİYOLOJİK MOLEKÜLLER

Metabolitler  

Metabolik aktivite sonucu oluşan moleküllerdir. Konsantrasyon ölçümleri metabolizma hakkında bilgi verir. Serum veya plazmada mg/dL veya g/dL düzeyindedirler. Klinik biyokimya analizlerinin yaklaşık % 60’ ını oluştururlar.

Ör.: Üre, Kreatinin, Albümin, Protein-Total, Bilirubin, Kolesterol

Enzimler

Normalde hücre içi protein molekülleridir. Kandaki yüksek aktivitleri genellikle hücresel dejenerasyonu ifade eder. Klinik biyokimyasal analizlerin % 30’ unu oluşturular.

Ör.: AST, ALT, GGT, CK, LDH…

Mineraller

Makro ve mikro elementlerdir; kısaca biyoelementler. Vücut sıvıları ve dokuların enerji, ozmotik basıncı, asit baz dengesi, sinirsel fonksiyon, enzim aktivasyonunda kofaktör olmak gibi önemli görevleri vardır.

Ör.: P, Ca, Na, K, Cl, Zn, Cu, Co, Fe…

Hormonlar, Vitaminler ve Diğerleri

Vücut sıvılarında ve dokularında eser miktarda bulunurlar. Serum veya plazma düzeyleri ng veya nmol seviyesindedir. Üstlendikleri fonksiyonlar son derece önemlidir. Biyokimyasal analizlerin yaklaşık % 10’ unu oluşturular.

Ör.: Steroid hormonlar (Progesteron…), 25-OH Vitamin D3, Total T4

BİYOLOJİK MATERYALLER

Kan

Damar sistemi içinde dolaşan biyolojik bir sıvıdır. İçeriğinde erimiş halde moleküller ve asılı halde hücresel bileşenler (eritrositler, lökositler, trombositler) bulnur. Kimyasal bileşiminde ise % 85 oranında  su ve % 15 oranında eriyik halde maddeler içerir. Bu oranlar hayvanlar arasında, metabolizma durumu, fizyolojik ve patolojik durumlara göre değişir.

Kan taşıyıcı sistemdir. Doku ve organlarda pH, osmotik basıncı  denge halinde tutmak, beden sıcaklığını korumak, enfeksiyonlara karşı savunma mekanizmasını sağlamak ve oksijen taşımak gibi görevleri vardır.

Kan örneği alım saati önemli midir? Bu önemli bir sorudur. Genellikle en son besin alımından 12 saat sonra olarak ifade edilir. Ancak hayvan türüne bağlı değişebilir. Örneğin ruminantlar için bu ifade geçerli değildir.

Kan örnekleri özel kan tüplerine alınır ve santrifüj işlemi ile serum veya plazma ayrılır. Her ikisi de kanın sıvı kısmı olup ikisi arasındaki temel fark fibrinojen varlığıdır. Serumda fibrinojen yoktur, plazma da vardır. Plazma elde etmek için kan anti-koagülan madde (ör. EDTA) bulunan tüplere alınmalıdır. Serum ve plazma arasındaki farklar için tıklayınız.

Santrifüj sonrası kan tüpünde serum ve pıhtı.
Çeşitli kan alma tüpleri

Kan alımı: Arter, Vena, Kapiller Damarlar

Kan alımı başlıca venöz damarlardan yapılır. Bunun yanında gerekli durumlarda arter veya kapiller damarlardan da kan örnekleri alınabilir.

Kan damarlarının yapısı

Hayvan türlerine tercih edilen kan damarları

  • Ruminantlar: Vena jugularis, vena caudalis mediana (coccyeal vena)
  • Kedi ve köpekler: Vena cephalica antebrachii, vena saphena lateralis, vena saphena medialis, vena jugularis
  • Tavuklar: Vena ulnarisTavşan: Vena auricularis
  • Rodentler: Vena caudalis, kalp, juguler vena
  • Diğer Reptiller:  Vena jugularis, vena caudalis, vena cephalica, servikal venöz sinüs

İdrar

İdrar, böbreklerden salgılanan kanın veya plazmanın ultrafiltradır. Kan böbreğin fonksiyonel birimi olan nefronların glomerulus kısmından filtre edilir (~ 1700 L). Bir nefron birimi bowman kapsülü (içinde glomerulus), proksimal kıvrımlı tubül, henle kulpu, distal kıvrımlı tubül ve bağlandığı toplayıcı kanallardan oluşur. Proksimal kıvrımlı tubüller elektrolitler, glikoz ve amino asitler geri emilir. Distal kıvrımlı tubüllerde ise Na, Cl ve H2O geri emilir. Tüm bu süreçler hemodinamik ve hormonal unsurlarca düzenlenir.

İdrarın başlıca görevleri arasında ekstrasellüler ve intrasellüler sıvılar arasındaki dengenin korunması, asit-baz dengesinin korunması ve atık metabolit ürünlerin vücuttan uzaklaştırılması yer alır

İdrar içerik olarak su (~%95), tuzlar (Na, Cl, K, Ca, Mg …), asit ve bazlar (H+, OH), metabolizma sırasında ortaya çıkan yıkılma ürünleri (Üre, Ürik asit, kreatinin gibi), toksik veya detoks edilmiş maddelere sahiptir. Bunların yanında kanda hiper düzeye geçmiş maddelerde (Glikoz, aseton, bilirubin gibi…) idrar içeriğinde yer alabilir.        

İdrar örnekleri alınırken steril şartlara dikkat edilmeli ve miktarı yeteri kadar alınmalıdır. İdrar toplama için çeşitli teknikler kullanılabilir: yerden alım, spot idrar (serbest yakalama), kateterizasyon ve sistosentez.

Sistosentez tekniği ile idrar örneği toplanması (Ultrason eşliğinde direkt idrar kesesinden alınır)

İdrar Analizleri

  • Fiziksel Analiz: Herhangi bir işlem yapılmadan gerçekleştirilir. Renk,koku, bulanıklık Miktar, Özgül ağırlık/Dansite, pH.
  • Kimyasal Analiz: Glikoz, Protein, Keton, Bilirubin, Ürobilinojen, Nitrit, Kan.
  • Mikroskopik Analiz: İdrar tortusunun incelenmesidir. Santirfüj sonrası elde edilen sedimentten 400 kat (40X) büyütme ile yapılır. Organik sedimentler ve İnorganik sedimentler.

Dışkı

Gaita ve feçes olarak da isimlendirilir. Fiziksel ve kimyasal muayenesi ile metabolizma ve patolojik bir durum hakkında bilgi kazanılabilir.

Dışkı muayanesi kapsamında kanama (gizli kan), safra pigmentleri, organik asitlerin tayini, pankreatik amilaz, elastaz, yağ damlacıkları, nişasta aranması gibi testler yapılabilir. Bunlar dışında hücre veparazit aranması gibi muayenelerde yapılabilir.

Diğer materyaller

Kan, idrar ve dışkı dışında lenf, ter gözyaşı, humor aköz, sindirim salgıları, tükürük/salya, ponksiyon sıvıları (Sinovyal sıvı, kist sıvısı, amniyon sıvısı, BOS), taşlar (Böbrek, Safra, Pankreas) ve dokularda laboratuvar testleri için materyal olarak kullanılabilir.

Genel olarak biyolojik materyal seçiminde amaca uygun olanı seçmek esastır ve ihtiyaç durumunda laboratuvara da danışılmalıdır.


Son Düzenleme: 21 Aralık 2022