Bilimin Ortak Dili Periyodik Tablo 150 yaşında

Satırları ve sütunları bir başka deyişle periyotları ve grupları hatırladınız mı?

Periyodik tablo lise kimya derslerinde veya lisans düzeyinde organik kimya ve/veya biyokimya derslerinde mutlaka karşınıza çıkmıştır. Basitçe hatırlayacak olursak elementler proton sayılarına veya atomik numaralarına göre sıralanmakta, metal olanlar daha çok sol tarafta ametal olanlar ise sağ tarafta yer almaktadır. Sağdan en uzakta kalan sütun ise soy gazları içerir. Şüphesiz ki canlılık söz konusu olduğunda sodyum (Na), potasyum (K), klor (Cl), kalsiyum (Ca) gibi bazı elementler daha fazla ön plana çıkmaktadır.

Bundan tam 150 sene önce (1869) Dmitri Mendeleev periyodik tablosunu sunduğunda, hiç kimse atomun içinde ne olduğunu bilmiyordu. Bugün, bir elementin tablodaki yerinin, kimyasal özellikleriyle birlikte, fiziksel özelliklerini, etkileşimlerini ve daha birçok unsuru barındırdığını biliyoruz.

Bir bakışta, doğanın tüm kimyasal madde repertuarını oluşturan unsurları ve bu elementlerin birbirleriyle olan ilişkilerini görebiliriz. Ancak bilinmelidir ki elementler aynı zamanda bilimsel özyinelemelere ve ayrıcalıklı keşif hikayelerine sahiptirler. Ve dahası, periyodik tablo üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Son olarak 2016 yılında kimyasal isimlendirmede ve sınıflandırmadan sorumlu olan IUPAC (Uluslararası Temel ve Uygulamalı Kimya Birliği) tarafından tabloya dört element daha eklenmiştir; Nihonium (Nh), Moscovium (Mc), Tenessine (Ts), Oganesson (Og).

Sınırları aşan araştırma çabaları, bilimsel gizemlerle birlikte devam ediyor, etmelidir.

Bazı elementler ve ilginçlikleri hakkında kısa bilgiler

Muz: Zengin Potasyum (K) kaynağı

Muzlar, potasyumun radyoaktif bir izotopu olan potasyum-40 bakımından zengindir. Beta ışımanın üç türü de olasıdır. Potasyum-40, insanlar dahil hayvanlarda en büyük doğal radyoaktivite kaynağıdır. 70 kg’lık bir insan vücudu yaklaşık 0.0164 gram potasyum-40 içerir.

Kazara radyoaktivite: Uranyum

Fransız bir fizikçi olan Henri Becquerel, 1896’da fotografik plakaların üzerine uranyum tuzları yerleştirdi ve tesadüfen radyoaktiviteyi keşfetti. Bu keşif 1903 Nobel Fizik ödülünü kazanmasını sağladı. Uranyum, periyodik tablonun doğada anlamlı bir bollukta ortaya çıkan son elementidir. Diğerleri laboratuvar koşullarında yaratılmalıdır.

Özel parlaklık: Altın (Au)

Albert Einstein’ın özel görecelilik teorisi, altının rengini açıklamaktadır. Elektron enerji seviyelerinin görelilik nedeniyle değişimine bağlı olarak, metal mavi ışığı soğurur ve yansıyan ışığa sarı renk tonunu verir.

Laksativ Civa (Hg)

Meriwether Lewis ve William Clark Pasifik Okyanusu’na ulaşmak için yola çıktığında, Dr. Rush’s Thunderbolts olarak bilinen 1.300 doz civa bazlı bir müshil ilacı taşıdılar.

Popüler kimya aldatmacası: Galyum

Mendeleev, orijinal periyodik tabloda elementleri yerleştirirken boş alanlar bıraktı ve boşluğunu doldurdu. Popüler bir kimya aldatmacasının yıldızı olan metal Galyum oda sıcaklığında katı formdayken 29,7° C’nin üstünde sıvı formdadır. Galyumdan yapılmış bir kaşığın sıcak çayda veya elinizde eriyeceğini unutmayınız.

Helyum (He)

Helyum, elementin Dünya üzerinde bulunmasından neredeyse otuz yıl önce, 1868’de güneşten gelen ışık spektrumunda parlak sarı bir çizgi olarak keşfedildi. Geçtiğimiz yıl, bilim adamları bir güneş sistemi dışındaki bir gezegenin atmosferinde ilk helyum gazı olduğunu bildirdi.

Üçlü: Klor (Cl), Brom (Br), İyot (I)

Klor, brom ve iyot, Alman kimyager Johann Wolfgang Döbereiner’in “üçlü takımını” oluşturur. Br’un 79.90 g/moL olan atom kütlesi, Cl (35.45 g/moL) ve I’un (126.90 g/moL) tam arasındadır ve bu üç element metaller ile kolayca tepkimeye girerek tuzları oluşturabilirler. Mendeleev’in periyodik tablosunu önermesinden yarım yüzyıldan fazla bir süre önce Döbereiner, 1817’de bu tür ilişkileri tanımlamıştı.

Oganesson: Periyodik tablonun sonu mu?

Oganesson, bugünün periyodik tablonun sonunu işaretler ve soy gazlar sütununu kapatır. Yine de grubundaki diğerleri kadar uzak değildir. Teorik tahminlere göre element kolayca elektron verip alabilir ve atomları bir araya gelebilir.

Kaynaklar
1.  Quill E. 150 years on, the periodic table has more stories than it has elements: its organization holds stories of discovery and strange reactions. İnternet Erişim: https://www.sciencenews.org/article/periodic-table-elements-chemistry-fun-facts-history Erişim Tarihi: 21.01.2019
2.  Siegfried T. How the periodic table went from a sketch to an enduring masterpiece: 150 years ago, Mendeleev perceived the relationships of the chemical elements. İnternet Erişim: https://www.sciencenews.org/article/periodic-table-history-chemical-elements-150-anniversary Erişim Tarihi: 27.01.2019
3.  International Year of the Periodic Table of Chemical Elements. İnternet Erişim: https://www.iypt2019.org Erişim Tarihi: 27.01.2019

2017 Nobel Kimya ve Tıp ödülleri belli oldu.

nobel_prize

1901 ve 2016 yılları arasında Nobel Ödülleri ve Ekonomi Bilimlerinde Ödül, şu ana kadar 579 kez, toplamda 911 kişiye ve organizasyona verildi. Nobel Ödülü, İsveç’teki Stockholm’da Nobel Vakfı tarafından yönetilen ve İsveçli mucit ve girişimci Alfred Nobel’in adına dayalı uluslararası bir ödüldür. Her ödül madalya, kişisel diploma ve nakit parayı içermektedir.

2017 Nobel Kimya Ödülü, “çözeltideki biyomoleküllerin yüksek çözünürlüklü yapısının belirlenmesi için geliştirdikleri kriyo-elektron mikroskobisi” nedeniyle Jacques Dubochet, Joachim Frank ve Richard Henderson’a verildi. Bu teknik sayesinde bozuk 2 boyutlu görüntülerin yerini keskin 3 boyutlu görüntülerin alınması mümkün olacaktır. Nobel Kimya Ödülü’nün kurul başkanı Sara Snogerup Linse, üç bilim adamının çalışmasıyla biyokimyanın yeni bir çağa gireceğini ifade etti: “Yakında sır kalmayacak. Artık biyomolekülleri hücre içinde ve vücut sıvılarımızın her bir damlasında, en ince ayrıntısına kadar görebiliyoruz. Nasıl oluştuklarını, nasıl davrandıklarını ve nasıl bir bütün olarak çalıştıklarını anlayabiliyoruz. Biyokimya alanında bir devrimle karşı karşıyayız”

2017 Nobel Tıp Ödülü, sirkadiyen ritmi kontrol eden moleküler mekanizmalar alanındaki keşifleri sebebiyle Jeffrey C. Hall, Michael Rosbash ve Michael W. Young’a ortaklaşa verildi. Günlük biyolojik ritmi kontrol eden bir geni ayrıştırmayı başaran bilim adamları, bu genin gece boyunca hücrede biriken ve gündüz de çözünen bir proteini kodladığını tespit etti. Daha sonra, bu genden kodlanan başka protein bileşenleri de tespit eden bilimciler, böylece hücrelerin kendi içinde biyolojik saati nasıl çalıştırdığını açığa çıkardı.